Yaşam

Sol Feminist Hareket yola çıkıyor: Zulme karşı kadın barikatı

Namık Alkan

İZMİR – Nar Bayan Dayanışması ile başlayan yolculuk, Sol Feminist Hareket ile devam ediyor. Baskılara, can ve haklarının çalınmasına karşı barikat kurmaya çalıştıklarını belirten hanımlar, Sol Feminist Hareket içinde bir merkeze geldi. Ankara’dan Gizem Gül Kurekçi, İstanbul’dan Çiçek Çatalkaya, İzmir’den Zeynep Karataş ve Aysun Gezen ile hareketin kuruluş ihtiyacı ve amaçları ile Türkiye’de kadın meselesini konuştuk.

‘SOL FEMİNİST HAREKET BARRİTÜDÜ BİR ADIM ÖNE TAŞIYACAK’

Sol Feminist Hareket hangi ihtiyaçtan doğdu?

Gizem Gül Kürek i: AK Parti’nin 20 yıllık karanlığı karşısında kadınlar gericiliğe, baskıya, can ve hak gasplarına karşı barikat kurmaya çalıştı. Barikatların en dirençlisi olan ve ne olursa olsun sokakları terk etmeyen bu mücadelenin artık toplumsal muhalefetin taleplerini de içine almaya ve taşımaya başladığı açıktır. Siyasal İslamcı iktidar bu barikatı yıkmış, tek adam rejimi kurmuş, bütün kamu kurumlarını tarikat ve cemaatlere vermiş, bütün toplumu karanlığa boğmaya çalışmış; Ancak bunun karşısında, direniş dinamiklerinin güçlendiği bu tarihi dönüm noktasında, devrimci, solcu ve feminist bir tasavvur, bu cehennemin kapılarını bir daha asla açılmamak üzere kapatmak, geleceği inşa etmek ihtiyacından doğmuştur. toplum ve arayış devam ediyor. Yani bugün ülkenin ihtiyacı ne ise, bu ülkede başta kadınlar olmak üzere gençlerin ve emekçilerin geniş kesimlerinin ihtiyaçları ne olursa olsun, burayı esas alan bir politika hayata geçirmek için yola çıktı.

Sol Feminist Hareket nasıl bir politikayı savunuyor?

Gizem Gül Kürekçisi : Türkiye, son 20 yılını siyasal İslamcı bir hükümetin gerici, piyasacı, emperyalist politikalarının pençesinde gerçek bir krizin içine sürüklenerek geçirdi. Dünyada örneği olan bu kadın düşmanı, gerici, faşist iktidar sayesinde Türkiye’de de kadınlar; Kamusal alandan uzaklaştırılıp konutlara kapatıldığı, vücutlarına baskı uygulandığı, düşük ücretin ve güvencesiz istihdamın en pervasız şekline maruz bırakıldığı, işlerinin bittiği yerde, yaşam boyu hapse mahkûm edilmeye çalışılıyorlar. emeğin değeri düşürülür ve şiddetin her boyutu örülür. Hayatımıza ve haklarımıza sahip çıkmak laik, halkçı, anti-emperyalist kısacası sol siyasetten geçer. Aynı şekilde son yıllarda gerek dünyada gerekse Türkiye’de tanık olduğumuz ve konusu olduğumuz çabalar da tam olarak bu gerçeği ortaya koymaktadır.

Bu bağlamda Sol Feminist Hareket; Kadınların, toplumsal muhalefetin talepleri de dahil olmak üzere tüm çabalarını, tek adam rejiminin her türlü baskı ve saldırısına karşı kurdukları barikatı bir adım öteye taşıyacak ve kurucu hale getirecek bir politikayı hayata geçirmeyi hedefliyor. yarının iradesi. 14 Mayıs’ta Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birini yaşayacak. Bugün yapmamız gereken, 6 yaşındaki çocukların evlilik adı altında sistemli bir şekilde istismar edildiği bu mezhepçi sisteme son vermek ve bu ülkede eşit, özgür bir eşitlik kurmak için soldan bir dönüşümü sağlamaktır. ve hayalini kurduğumuz laik ülke. Biliyoruz ki, yıllardır bizi derin bir yoksulluk ve umutsuzluğa sürükleyen sağcı politikalar karşısında asıl ihtiyacımız olan sol feminist, devrimci bir politikayı savunmak. Kadın dayanışması ve emeğinden aldığımız güçle şimdi de sevincimizi, umudumuzu ve inadımızı tüm Türkiye’ye yaymak için yürüyoruz.

‘ERKEK EGEMEN KAPİTALİST SİSTEM YOK OLACAK YA DA YOK OLACAK’

Sol Feminist Hareketin amaçları nelerdir ve ne yapmak istiyor?

Çiçek Çatalkaya: Sol Feminist Hareket, 20 yıldır elimizden alınan haklarımızı geri almak, laikliği yeniden inşa etmek ve İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline zemin hazırlayan hukuksuzluklarla mücadele etmek için yola çıktı. Bilimsel eğitimi yerle bir eden, eşitliği ortadan kaldıran, parası olan okusun diyerek çocukların evlilik adı altında istismar edilmesinin önünü açan bu düzene isyan ettik. Her zamanki hedefimiz bu hükümetin yozlaşmış düzenini yıkmak. Tarikat düzenine son vermek ve ülkede laikliğin etkin olmasını sağlamak. Kadın cinayetlerinde gelenek haline gelen hukuksuz düzene dur demek. Hiçbir bacımızı yalnız bırakmamaya çalışacağız. İstanbul sözleşmesini yeniden imzalamak yetmez, o da hayata geçecek. Bizler bu ülkede var olma ve yaşama mücadelesi veren kadınlarız, varız, varız diyebilecek hale geldik. Sadece AK Parti değil, muhalefet partileri de bilsinler ki kadınlara karşı hiçbir şey yapamayacaklar. Devleti, ailesi, polisi ve tüm erkeklikleri bizi durdurmaya yetmeyeceği gibi, öfke ve kırgınlıklarımızın önünde dağlar da olsa duramayacaklar. Erkek egemen kapitalist sistem ya çökecek ya da çökecek!

‘BİZİ YARATAN TÜM GÜNDEMLERDE SOKAKLARDA OLACAĞIZ’

Sol Feminist Hareket çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz? SFH’nin gündeminde neler var? Bundan sonra ne iş yapacaksın?

Zeynep Karataş: Hem solun hem de feminizmin olduğu ya da olmadığı her yerde olacağız ve çalışmalarımızı bu düşünceyle yürüteceğiz. Bildiğiniz üzere 30 Ocak’ta Hiranur Vakfı Başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı HKG’ye maruz kaldığı tacizin ilk davası görüldü. Bu davaya sahip çıkacağımızı ve HKG’yi yalnız bırakmayacağımızı söylemek için Türkiye’nin birçok yerinde sokaklardaydık. Bizi üzen tüm gündemlerde sokaklarda olacağız, Türkiye’de kadınların, mazlumların, tabi kılınan herkesin sesi olacağız.

Seçim mahiyetinde bir referanduma giderken en büyük gündemimiz seçimler ve tabii ki bu süreçte yaşayacaklarımız. Sadece seçim gününü değil, seçimden öncesini de kastediyorum. AK Parti iktidarı boyunca kadınlara, LGBTİ+’lara, çocuklara, emekçilere cehennemi yaşattı, yaşatmaya da devam ediyor, artık ateş çağındayız. Üstelik böyle bir dönemde yaşadığımız şok on binlerce insanın hayatını çalmış, milyonlarca insanı evsiz bırakmıştı. Deprem bir doğa olayıdır ama onu bu kadar büyük bir felakete dönüştüren AK Parti’nin 20 yılı aşkın süredir uyguladığı rantçı, yağmacı, patronluk taslayan ve hep daha fazla kar etme odaklı politikalarıdır. Hayatını kaybeden her insan için öfkemiz katlanıyor, feminist isyanımızla bu felakete yol açan düzeni ve gücü gönderme kararlılığımız güçleniyor. Anne ve babasını kaybetmiş, depremde anne ve babasını kaybetmiş, yetim kalmış çocukların mezheplere teslim edilmesi, dinin ilk yaptığının evlat edinenle evliliğe mani olmamak olduğuna dair fetva verilmesi, taciz, kadınların barınması, hijyen, kadınların sağlık sorunları derinleşiyor, mahremiyet yok, ülkenin her yerinde depremler oluyor. AK Parti’nin yarattığı felaket, sorunlarımızı derinleştirdi ama dayanışmamızı ve değişim irademizi güçlendirdi.

Feministlerin 20 yılı aşkın süredir biriken öfkesiyle bu cehennemin kapılarını kapatmak en büyük gündemimiz. Çünkü ülke tarikatlara bağışlanıyor, her gün 3 kadın öldürülüyor ve yargı bu cinayetleri meşrulaştırmaya çalışıyor, çünkü katilleri cezalandırmak bir yana kadınların hayatını sorguluyor, çünkü eğitim sistemindeki değişiklik kız çocuklarının önünü açıyor. Çocuk istismarını meşrulaştırmaya çalıştıkları için okuldan atılmak ve “evlenmek”, Kadınların kazanılmış haklarını birer birer, kanun hükmünde kararnamelerle, geceleri hukuksuzca gasp etmek istedikleri için, kendilerine yöneltilen nefret tehdit ve kötülüklerini meşrulaştırmaya çalıştıkları için. LGBTİ+’ların bilimsel olmayan argümanlarla doğrudan varlığı, bizi lüks içinde yaşarken açlık sınırının altında yaşattığı için, genç kadınlar işsiz kalıyor. Öncelikle tarihin en büyük oranlarını gördüğü bu cehennemin kapılarını kapatmalıyız.

‘Öldüren aşk istemiyoruz’

8 Mart’ta ne yapmayı planlıyorsunuz?

Zeynep Karataş: Hanımları çok değerli bir gün bekliyor: 8 Mart. Depremin ardından tüm gücümüzü yaraları sarmaya ve dayanışma ile güzelleşmeye yönelttik. Bu günleri rutin bir takvim faaliyeti olarak değil, bir süreç olarak değerlendiriyoruz. Biz de kadınların kamusal alana geldiği, tartıştığı, birlikte kendileriyle ilgili kararlar aldığı, özne olduğu ve aynı zamanda ülkenin geleceğini belirleme gücü kazandığı bir süreç olarak düzenlemeye çalışıyoruz. Bu günler neden değerli? Türkiye’de kadın cinayetlerinin nerede ve kimler tarafından işlendiğine baktığımızda evlerinde ve kendilerine en yakın erkekler tarafından öldürüldüğünü görüyoruz. Bu cinayetleri “aşk” adına işlediklerini söylüyorlar ama “kıskandım”, “boşanmak istedi ama ben istemiyorum” gibi hiçbir zaman aşk denilmeyecek bir kılıf hazırlanıyor. “O elbiseyi ve eteği giymesin istedim”, “beni aldattı”. Bu sebepler toplumun ve tabii ki yargının kadın cinayetlerini, cezasızlıkları, ceza indirimlerini ya da kadınların yaşamını sorgulamalarını meşrulaştırmasına neden oluyor. Bu öldürücü sevdayı istemediğimiz için ve katillerin gerekli cezaları alması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Elbette 8 Mart bizim için çok şey ifade ediyor.

“SOL FEMİNİST İSYAN BU DÜZENİ YOK OLABİLİR”

Türkiye’de kadın sorunu ve mesleği hakkında ne düşünüyorsunuz? AK Parti iktidarı döneminde kadınların sorunları arttı mı?

Aysun Gezen: Yaşadığımız coğrafyada kadın bedeni, emeği ve kimliği üzerindeki tahakküm ve sömürü ile kadına yönelik şiddetin uzun bir geçmişi olduğuna şüphe yok. Ancak bugünden ve özellikle 20 yıllık iktidardan biraz daha bahsetmek istiyorum. AK Parti dönemi. Çünkü köklü ve tüm toplumsal bağlara nüfuz eden erkek egemen zihniyet, kapitalist sömürü ve siyasal İslamcı faşist rejimle iş birliği yaparak bu dünyada hepimize cehennem yaratmıştır. AK Parti döneminde kadınların maruz kaldığı şiddet ve sömürü daha da arttı. Özellikle neoliberal politikaların agresif bir şekilde uygulanması ve özel mülkiyet sisteminin güçlendirilmesi en ağır sonuçları kadınlar ve LGBTİ+’lar üzerinde yarattı.

Entegre sosyal yardım sistemine kayıtlı kişi sayısı 60 milyonu aşarak nüfusun yüzde 71’ini oluşturdu. Bakanın sosyal yardım dağıttığı aile sayısını gurur kaynağı olarak açıkladığı bir ülke burası; insanları yoksullaştırmakla, sosyal yardımlara bağımlı kılmakla ve iktidara borçlu kılmakla övünüyorlar. Yoksulluk giderek daha kadınsı hale geliyor ve yoksulluğun yükünü taşımak, tencere kaynatmak, evi idare etmek, ihtiyaçları karşılamak kadının omuzlarında. Eve ekmek getiren hane reisi olan erkek figürü de bu işsizlik ve yoksulluk içinde yok edilmekte ve kadına yönelik şiddetle erkeklik yeniden kurulmaya çalışılmaktadır. Yani yoksulluk ekonomik, fiziksel, cinsel ve ruhsal şiddeti derinleştiriyor.

‘YASAL SİPARİŞ YİNE KADINLARI ÖNE ÇIKARDI’

Günümüzde muhtemelen yeterince vurgulanmamakla birlikte, fiyata bağlı olarak yaşayan insan sayısının artması, güvensizliğin derinleşmesi, düzenli bir gelir elde etmenin giderek zorlaşması ve daha fazla kazanamayacak duruma itilmesi. Geleceğin kayıt dışı ekonomi kadar kayıt dışı ekonomiyi de büyüttüğünü görün. Devletin mafya olduğu ve mafya bağlarının devletin üst kademelerine kadar yayıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Birey ve iktidar ortağı olmadığını bildiğimiz şiddete, cinayet örtbas edilerek apaçık gizlenen katliamlara, şiddetle kendini var eden faşist bir yapı eklendi. Uyuşturucu ticaretinin hiç olmadığı kadar arttığı, kadınların kaçırılıp öldürüldüğü, şüpheli ölümlerle hayatlarının çalındığı, devlet yurtlarında çocukken uyuşturucuya alıştırıldığı, erkeklere satıldığı bir sistem kurulmuştur. Yine bu hukuksuz komplo, kelimenin tam anlamıyla en çok kadınları vurmaktadır.

Kamu hizmetlerinin piyasalaştırıldığı bir yerde eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, haberleşme ve elektrik gibi en temel ihtiyaçların karşılanması şartı “para kadar hizmet” haline getirilmiş ve devlet sosyal politika alanından çekilmiştir. bu boşluğu mezhepler ve cemaatler doldurmuştur. Siyasal İslamcı rejimin neoliberalizmle mükemmel işbirliği… Kapitalizm nasıl ki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini devralıp bu eşitsizlikleri yeni sömürü ve tahakküm biçimleriyle derinleştirdiyse, uyguladığı saldırgan neoliberal politikalarla da temelde siyasal İslamcı ideolojisini kadın bedeni ve emeği üzerine şekillendirdi. AK Parti’de. “Kadın iş aradığı için işsizlik var”, “Kadının yeri ev, görevi kocasına itaattir”, “Evlenecek kadın bulamıyoruz” gibi AK Parti üst düzey bürokratlarından duyduğumuz “inciler”. çünkü kadınlar çalışıyor”, 9 yaşındaki kızlarla evlenmenizi (yani çocuk istememenizi) tavsiye ederiz. Fetvalar, kadınlar kaç kilometredir. Evliliğe kadar gidebilecekleri sınırlayan konuşmalar, evlilik adı altında çocuk istismarını normalleştiren MEB yönetmeliğinde yapılan değişiklikler, Anayasa Mahkemesi kararları, 4+4+4 eğitim sistemi, bu amaçla seferber edilen milli eğitim şuraları imam hatipleştirme ve dinlendirme, tacizciyi beraat ettirmek için her fırsatta meclise sunulan kanun teklifi. Sonra kendini hukukun üzerinde gören tek adamın bir gecede hukuka aykırı bir kararla İstanbul Sözleşmesi’nin feshi geldi.

Yani AK Parti aslında adım adım sözleşmenin feshedilmesinin önünü açtı; Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı hem kalkınma planından hem de resmi belgelerden çıkarıldı, YÖK tutum belgesi kaldırıldı, dersler her kademede müfredattan çıkarıldı. AK Parti, İstanbul Sözleşmesi’nin kendisine yüklediği kadınları, çocukları ve farklı cinsel yönelime sahip olanları şiddetten koruma ve şiddetin nedenlerini ortadan kaldırma yükümlülüğünü yerine getirmekten uzak, aksine bu şiddeti ve sömürüyü artırıcı adımları hızlandırdı. , şimdi de Anayasa teklifi biliniyor… AK Parti’nin talan, yağma ve sömürü sistemi kadın bedeni, emeği ve kadın kimliği üzerindeki tahakküm üzerine kurulu.

İşte tam da bu nedenle bu şema, sol, sosyalist bir bakış açısıyla mücadele eden feministlerin isyanını yok edebilir. Bugün en acil görevimiz, depremi felakete çeviren AK Parti iktidarına ve temsil ettiği örgüte son vermek, dayanışmayla iyiye giden AK Parti’yi feminist başkaldırımızla uğurlamaktır. Sokakları kadınların ve LGBTİ+’ların özgürce ve korkusuzca yürüyebildiği bir yer haline getirmek, sömürü, şiddet ve mezhep sistemini yıkacak feminist başkaldırıyı yükseltmek ve eşit bir dünya hayalimizi gerçekleştirmek için var gücümüzle çalışacağız. ve özgür, sömürüsüz, sınıfsız ve şiddetsiz gerçekleşir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu